Sayın Basın Mensubu
Size bu mektubu son günlerde gelişen ve medyamıza da yansıyan bazı hadiselerle ilgili olarak yazıyorum. Malumunuz olduğu gibi, tarihi yarımadanın en önemli bölgesi kabul ettiğimiz Eminönü’nde yıllardır devam eden işporta sorunuyla ilgili önemli kararlar alındı. Ülkemizin gözbebeği durumundaki Eminönü’nde, işportacıların zaten yasak olan faaliyetlerine bundan böyle ilçemiz sınırları içerisinde kesinlikle izin verilmeyecektir. İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü’nün aldığı karar doğrultusunda Eminönü Belediyesi’ne de bazı görevler verildi. Belediye olarak, Emniyet Teşkilatımızla birlikte kamu otoritesini eksiksiz olarak bölgemizde hakim kılma çabası içerisindeyiz. Bir devlet kararı olarak algıladığımız işporta yasağını kararlılıkla uyguladık ve uygulamaya devam ediyoruz.
Eminönü Belediyesi, tarihi yarımadanın yeni vizyonuna uygun olarak alınan kararları titizlikle uygulamaya geçirirken bazı tepkiler de olmuyor değil. Kendilerini işportacıların temsilcisi olarak lanse etmeye çalışan küçük bir grup, kamu otoritesini tanımaz bir şekilde eylemler içerisinde yer alıyor. Ben kişisel olarak her kişi ve grubun demokratik tepkisini ortaya koymasından yanayım. Bu durum, taleplerin haksız olması halinde dahi böyledir. Yaşanan son protesto gösterilerinde de aynı şey geçerlidir. Tamamen kamu otoritesini tanımaz bir şekilde, Eminönü Meydanı’nda işporta faaliyetini sürdürmek isteyen bu grubun yaptığı eylemlerin içeriğini doğru bulmasam dahi protestolarını demokratik bir hak olarak görüyorum. Fakat, bu eylemler demokratik bir hak arama mücadelesi olmaktan çıkıp çalışma yaşamını, trafik düzenini etkilemeye kadar uzandığı zaman aynı düşünceleri savunamayacağım. Küçük bir grup dahi olsa yapılan eylemlerin bu yöne doğru kaydığını görüyor ve medyamızın bu duruma karşı daha sorumlu davranması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki, 20-30 kişilik bu grubun eylemlerinin kamuoyunda yankı bulması, kararlılıkla hayata geçirmeye çalıştığımız kamu otoritesinin zaaf içerisindeymiş gibi algılanmasına yol açabilir. Bu nedenle sizden, işportacı eylemlerine karşı daha duyarlı ve sorumlu davranmanızı rica ediyorum. Çünkü bilmelisiniz ki, İstanbul’a 10 milyon turist hedefimiz ancak ve ancak tarihi yarımadada işporta gibi kontroldışı faaliyetlerin son bulmasıyla mümkün olabilir. Ülkemizin ekonomik krizden çıkış için ciddi bir umut olarak kabul ettiği turizm gelirleri, bizlerin bu çabalarıyla gerçeğe dönüştürülebilir.
Tarihi yarımadada yürüttüğümüz işportayla mücadele konusunda her zaman yanımızda olduğunuzu biliyorum. Bu desteğin, önümüzdeki günlerde daha somut şekilde gözlemleyeceğiniz faaliyetlerimiz için de sürmesini bekliyoruz.
Eminönü’nden geçtiğinizde Yeni Cami çevresinde değişen tabloyu hemen fark edeceksiniz. 28 Mart öncesi yürümenin bile imkansız olduğu bölgede artık farklı bir meydanla karşılaşıyorsunuz. Önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalarla yeni bir kimlik kazandıracağımız Eminönü Meydanı, İstanbul’un değişen yüzünün en görünür ispatı olacaktır. Bu meydan, Batı kentlerinde görmeye alıştığımız “kültür ve sanatla içiçe bir meydan” olarak karşınıza çıkacak. Zor ve uzun sürecek bir çalışmanın başlangıcında sizlerin vereceği desteğin yolumuzu aydınlatacağını ve bize güç katacağını bilmelisiniz. Daha çağdaş ve daha yaşanabilir bir kent için birlikte çalışmak ümidiyle saygılarımı sunarım.